Türkiye’de ifade özgürlüğü ve demokratik haklar, uzun yıllardır farklı çevreler tarafından tartışılan konuların başında geliyor. Özellikle siyasi arenada, özgürlüklerin sınırlarının ne olması gerektiği, hangi noktada kısıtlamaların devreye girdiği sürekli gündemdeki yerini koruyor.

Bu tartışmaların bir parçası olarak, AK Parti’nin kurucularından ve eski Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç, yaptığı açıklamalarla dikkat çekti. Arınç, sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda, Türkiye’de ifade özgürlüğünün giderek kısıtlandığını ve bu durumun toplumda rahatsızlık yarattığını ifade etti.

MEVLANA’NIN SÖZÜNÜ HATIRLATTI
Paylaşımında Mevlânâ’nın “Herkes aynı şeyi düşünüyorsa, hiç kimse bir şey düşünmüyor demektir” sözünü hatırlatan Arınç, düşünce dünyasının durağan değil, dinamik ve özgür olması gerektiğini vurguladı. Farklı düşüncelerin bir arada bulunmasının toplum için bir gereklilik olduğunu belirten Arınç, tek sesliliğin topluma bir fayda sağlamayacağını ifade etti.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE BÜYÜK ÖNEM VERİLİYORDU
AK Parti’nin iktidara geldiği ilk yıllarda ifade özgürlüğüne büyük önem verildiğini belirten Arınç, Avrupa Birliği süreci kapsamında bu konuda önemli reformlar yapıldığını hatırlatarak konuyla ilgili olarak şu ifadeleri kullandı: “İfade özgürlüğü hem anayasada yer aldığı hem de AK Parti’nin iktidara geldiği günlerde hükümet programında ve Avrupa Birliği hedefinde kullandığı en önemli argümanlardan biriydi. Kopenhag Kriterleri içerisindeki siyasi ve hukuki kriterlerden biri olarak, ifade özgürlüğünü en öncelikli konular arasına aldık ve bu alanda yasal düzenlemeler yaptık.”

AK Partili Yenişehirlioğlu Demirci’de temaslarda bulundu AK Partili Yenişehirlioğlu Demirci’de temaslarda bulundu

Arınç sözlerine şöyle devam etti: “Uygulamalarla toplumsal barışa hizmet edecek farklı düşünceleri, bir özgürlük alanı içerisinde bir araya getirdik ve bunda başarılı olduk. Bu bizim hem yurtiçindeki barışımıza yol açtı hem de insanların birbirlerini daha iyi anlamalarına ve birbirlerine tahammül etmesini sağladı. Ayrıca AB nezdinde ve tüm dünyada Türkiye’nin özgür bir ülke olduğunu, herkesin fikirlerini ve düşüncelerini korkmadan ifade edebildiğini ortaya koydu.”

O DÖNEMLERDE YÜZDE 50 OY ORANI YAKALADIK
Arınç, o dönem yapılan reformların AK Parti’ye halk nezdinde büyük bir destek kazandırdığını da dile getirerek şunları ekledi: “O dönemlerde bu yaptıklarımız ile yüzde 50 oy oranını yakaladık. Elbette burada hükümet olarak sağlık, ulaşım gibi alanlarda yapılan yatırımlar oldukça etkili olmuştur ancak ifade özgürlüğünün toplumda doğurduğu atmosferin de etkisi azımsanmayacak durumdadır.”

AK PARTİ’NİN İKİNCİ PARTİ OLMASININ NEDENLERİNDEN BİRİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNDEKİ KISITLAMALARDIR
31 Mart seçimlerinde AK Parti’nin ikinci parti olmasının nedenlerinden biri olarak ifade özgürlüğü konusundaki kısıtlamaları gösteren Arınç, “31 Mart seçimlerinin ardından ortaya çıkan tablonun sebepleri üzerine düşünüldüğünde, ifade özgürlüğü konusunda bazı kısıtlamalara gidildiğini ve bunun da toplumda rahatsızlık yarattığını düşünüyorum. Eleştiri hakkı, hakaret, bühtan ve tahkir içermediği müddetçe müdahale edilemez olmalıdır. Altında imzamız olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM kararlarındaki mevcut ilkeleri benimsemiş ve bu ilkeleri yasalarımıza da derc etmiştik. AİHM kararlarındaki çok önemli bir karar da şudur: ‘Siyasetçiler herkesten çok eleştiriye açık ve tahammüllü olmalıdır. Eleştiri ne kadar ağır olursa olsun, bütün bunları kabullenmeli ve bundan istifade etme yolunu seçmelidir.” dedi.

"TBMM'DE EN SERT ELEŞTİRİLERİ YAPAN GRUP BİZDİK"
Geçmişte Millî Görüş hareketinin TBMM’de sert eleştiriler yaparak halkın takdirini kazandığını hatırlatarak, eleştirilerin susturulmasının uzun vadede zarar vereceğini belirten Arınç, "Millî Görüş dönemini bilenler hatırlayacaktır, TBMM’de en sert eleştirileri yapan grup bizdik ve bu siyaset tarzı halk nazarında takdirle karşılanmıştı. Bunun üzerine de adım adım iktidara yürüdük. Eleştiriler elbette haksız ve yersiz olabilir. Bunun karşısında yapılması gereken, bu eleştirilere somut örneklerle cevap vererek kendi fikirlerimizi ifade etmektir. Eleştirileri çeşitli argümanlarla susturmak ve sindirmek kısa vadede eleştirilene fayda sağlar gibi gözükse de aslında süreç içinde oldukça yıpratıcı ve zarar vericidir." diye konuştu.

Bosna lideri Aliya İzzetbegoviç’in fikirlerinden de alıntı yapan Arınç, eleştirinin düşünce dünyasının temel unsurlarından biri olduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle tamamladı: “Bilge Lider Aliya İzzetbegoviç özellikle doğu ve batı arasındaki İslam üzerine Şah eserinde şunları aktarır: Eleştiri, düşünmenin ruhudur. Eleştiri olmayan yerde düşünce donuklaşır. Hakikati aramak için eleştiri gereklidir. Eleştiri hakikatin güneş ışığıdır. Özgürlük insanın yanlış yapma hakkını da içerir. Ancak eleştiri olmaz ise bu yanlışlıklar düzeltilmez. Sorgulamayan bir toplum köleleşmeye mahkumdur. Hasılı ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkı fikir dünyamızın ve buna bağlı olarak siyasetten gündelik yaşama kadar her alanda dinamizmin ana aktörüdür. Fikirlerin özgürce tartışılmadığı-ifade edilmediği bir ortam ise durağan ve tek sesli bir ortam doğurur ki o da terakkinin önündeki en büyük engeldir.”

Editör: Manisa Flash Haber