Müzayede ve sahaflardan topladığı tarihî eserlerle dikkat çeken araştırmacılardan Munzur Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. İlyas Kayaokay, Tekke malı olduğu kaynaklarda sabit bu eserin satılmasının yasal olmadığını ifade ederek Kültür Bakanlığı tarafından bu satışın usul yönünden incelenmesi ve sahip çıkılması çağrısında bulundu.

“ESERİN AKIBETİ BİLİNMİYORDU”

Kayaokay, yazmanın yurtdışına çıkarılma ihtimaline de vurgu yaparak konu hakkında şöyle konuştu:

“Birkaç gün evvel önemli el yazma eser müzayedelerden birinde, kataloğa koydukları eserleri incelerken Yunus Emre Divanı'nın Karaman Nüshası'nın satıldığını gördüm. Başta inanamadım zira eserin akıbeti bilinmiyordu. Bazı hocalarımız Milli Kütüphane'deki mikrofilm sayesinde bu nüshayı yeni harflerle yayımlamışlardı. Bu mikrofilme de ulaşmak için özel izin alınması gerekmektedir. Turgut Özal kaldırana kadar yasak nüshaydı. Diğer eserler gibi açıkerişimi yoktur. Milli Kütüphane'deki kayda göre yazmanın aslı, Karaman'da Av. Baha Kayserilioğlu Özel Kütüphanesi'ndeymiş. Ancak divanın aslı, bugüne kadar kayıp olarak biliniyordu ve ortaya çıkarmak için pek çok teşebbüste bulunulmuştu. Mustafa Tatcı hocamız anlatmıştı. Bir kütüphaneye satmak istemişler kütüphane pahalı bulduğu için almamış. Nihayetinde şimdi ortaya çıktı. Aile efradı, açık arttırma usulüyle eseri müzayedeye vermiş. Kıymet bilmeyen ailenin eseri satmak istemesi doğaldır ancak eser, esasında bu ailenin değildir. Konu üzerinde çalışanların bildiği üzere Yunus Emre Divanı yazması 1904 yılında Yunus Emre Tekkesi'nin postnişini olan Şeyh Hacı Bekir Efendi'ye geçiyor. 1922 yılına kadar da kendisinde kalıyor ve ölümünden sonra eser de kayboluyor.”

ESER HAKKINDA

Eser hakkında bilgiler veren Doç. Dr. Kayaokay: “Kıymetli araştırmacılardan Cahit Öztelli'nin “Belgelerle Yunus Emre” kitabında anlattığına göre kendisi Şeyh Hacı Bekir'in oğlu ile bizzat görüşüyor ve oğlu Hanefi bey kendisine yazmanın kaybolmasıyla alakalı şu bilgiyi veriyor. Diyor ki “babam hastaydı, yatıyordu. Bir ahbabı ziyaretine geldi ve divanı okumak için kendisinden istedi. Babam güvendiği için divanı verdi, ancak bir daha geri iade edilmedi ve babam da öldüğü için kimin aldığını öğrenemedik.” Azmi Avcıoğlu'nun 1940 yılında yazdığı ve yazmanın Şeyh Bekir vakfına ait olduğunu belirttiği yazı, senet gösterilebilir.

Başarılı çocuk oyuncular 10 Kasım anma videosu ile Türkiye’yi ağlattılar Başarılı çocuk oyuncular 10 Kasım anma videosu ile Türkiye’yi ağlattılar

Sonra eser, Baha Kayserilioğlu'ndan çıkıyor ve aileye intikal ediyor. Bu eser bir nevi çalıntı sayılmıyor mu? Birinden alıp geri vermedi diye hak sahibi aile mi oluyor? Esasında Yunus Emre Tekkesi'ne ait bir eser. Bundan ötürü bu eserin satılmaması ve devlet tarafından el konulması gerekmektedir. Devlet elbette bu kadar detayı bilemez. 35 senesini Yunus Emre'ye vakfetmiş Dr. Mustafa Tatcı hocamıza sorabilirler. Tatcı hocaya dava açmış zamanında Avukat Baha Kayserilioğlu, Turgut Özal bile katılmış davaya ve yasaklı nüshalar öyle kaldırılmış. Ayrıca bu nüsha, en eski Yunus Emre nüshası değildir. M. Fatih Köksal hocamız, Berlin'de bulmuştu bilinen en eski nüshayı.

Kültür Bakanlığı'nın vakıf, tekke ürünlerine el koyma yetkisi vardır. Bir de işin tuhafı dolar cinsinden satılıyor. Acaba yurtdışına mı gidecek, hepsi meçhul. Türkiye'de 50 bin doları kim verebilir. Benim gibi ilgililerin bunu almaya gücü yeter mi? Ben bu divanı almak için arabamı satmak istedim yarısını bile toparlamam mümkün değil. Devlet büyüklerimizden Yunus Emre Divanı'nın bu değerli nüshasına ivedilikle sahip çıkmasını bekliyoruz.” şeklinde konuştu.

Kayaokay, 14 Kasım'ın Uluslararası Kültür Varlıklarının Yasadışı Kaçakçılığıyla Mücadele Günü olduğunu da hatırlatarak sözlerine son verdi.

Editör: Manisa Flash Haber